top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıSerhat Kaya

"Tek Tıkla" değişim!

Evet, tek tıkla ulaştın bu yazıya, tebrik(!) ediyorum seni :)


İyi de yaptın hoş geldin, dilerim de hoş da gidersin geldin yere.

Ve umarım tek tıkla geldiğin - gittiğin her yerde benim gibi zihnini açan

sohbetlere misafir olursun, kendi menfaatine.

Geçtiğimiz aylarda herkesin dilindeydi;

telefonlarda kullanılan bir uygulama diyormuş ki "seninle sözleşme yenileyeceğiz ve bundan sonra, benim üzerimden paylaştığın bilgilerini saklayacağım, dilersem de paylaşacağım."

Peki ne tepki verdi insanlık;

Yok efendim böyle şey olur muymuş da, attırmasınlar tepemizin taslarını, yoksa biz bu uygulamayı da, bu uygulamanın dayatmaya çalıştıklarını da si…lerim arkadaş” diyenleri bile duydu kulaklarım :)

Silerler mi, silecekler mi vallahi bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki,

adına insan dediğimiz canlılar, günlük yaşantılarını kolaylaştıran uygulamalardan,

öyle bir çırpıda vazgeç(e)meyecek duruma çoktaaan evrildiler.


İnsan ve hayvan türündeki canlılar, hayatlarını sürdürmek için çağlar boyunca "hareket ettiler”. Sonra insanlar için yine aralarından bir başka insan çıktı ve;

“Ey insan, az hareket et, rahatın-konforun önemli" dedi ve hiçbir çağın görmediği bir tembellik, "hayatı kolaylaştıran çözümler" adı altında doğuverdi.

İşte bu tembellik yeni bir çağın kapılarını açtı; "tüketim çağı."

Tüketim çağı ile birlikte sadece endüstriyel bir tüketim de başlamadı.

Önce sadakat VE sabır örselendi, sonra da sevgi ve ilgi eksildi hayatlardan.

Sonuç olarak amacı insana konfor sağlamak olan tüketim alışkanlıkları,

insanı daha sabırsız, daha sevgisiz, daha çabuk sıkılan-bıkan, çabuk terk eden,

kolay vazgeçen, hızlı aldığı kararlardan ötürü de; daha sinirli, daha tahammülsüz

bir hale getirdi.


Tek tıkla ayakkabı, elbise alan, yemek siparişi veren, tatil rezervasyonu yapabilmeye hızla alışan insan, bir başka insanı da severken, "tek tıkla" sevmek istedi, dijital mecralardan mesajlar attı, yanına bugün adına emojiler denen, duyguları ifade eden semboller ekledi, duvar yazılarını kopyaladı yapıştırdı yapıştırdı gönderdi, hem de yine “tek tıkla!”


Emek harcayarak, anı biriktirip, zorluklar aşarak tutkularla kurulmuş ilişkiler, uzun yıllardır süren evliliklerden bazıları bile bu “tek gecelik tıklamalarla” bitiverdi.

Sen tıkladın diye bir başkasını, seni tıklamaktan vazgeçti ömürdaşın.

Ayrılırken de bunu tek tıkla yaptı, senin bugün adına “dijital kimliğim”

dediğin sosyal medya hesabını da engelledi, hem de yine senin o çok sevdiğin,

hani o çok hızlı diye adlandırdığın şekilde yaptı bunu; yani yine tek tıkla!


Yarasının yada rahatsızlığının oluşma nedenini bilmeyen insana,

tıp dünyası ne yapsın misali, zihinlerde oluşan bir türlü sağlıklı düşünememe enfeksiyonundan doğup, ruhlara yapışan bu yeni hastalık, insanı bir anda değiştiremese de günden güne bambaşka bir hale dönüştürdü.

İnsanın bu dönüşümle neye benzediğini tartışmayalım ama neye benzemediği

çok açık; nezaketsiz, sabırsız, sevgisiz, öfkeli ve her şeyden çabuk sıkılan bir canlıya dönüştü(rüldü) insan.

Ve bu vahim durum karşısında bile yine “insan” sessiz kaldı.

Çünkü rahatı bozulmamalı, yerinden kalkmamalı, tek tıkla buna da çözüm bulmalıydı. Durdu, çok kısa bir düşündü ama düşüncesi ile kendisine değil de yine tüketim endüstrisine hizmet etti.

Yerinden kalkmadan lambayı yaktı söndürdü, kendisi için zaten çok aktif ve kişisel veya toplum yararına hiçbir zaman kullan(a)madığı aklını, klimaya, kombiye, buzdolabına verdi paylaştırdı aralarında, haliyle kendisine yetecek aklı kalmadı.

Ama olsundu(!)

Onun kliması sesle, buzdolabı saatle çalışıyor, sürekli birilerinin sattığı ürünleri görmesi ve satın alması için onu dikdörtgen ekranlar karşısında, oturttuğu yerden kalk(a)maması adına zekice planlanmış yayınlar silsilesi hegemonyası karşısında köle olmayı yadırgamadı, çünkü kölenin adı değişmiş SÖZÜM ONA seçicilik isimli bir ambalajla "müşteriye" dönüşmüştü.

Ve hiçbir çağda yenilikleri takip etmediği bir hız ve hırsla yeni çıkan ne varsa haberdar olması için yine tek tıkla her mecraya üye oldu insan, boşlukları doldurdu, telefonuna, bilgisayarına, televizyonuna görünmeyen bağlarla daha sıkı sıkıya bağlandı hem de bunu yine "tek tıkla" başardı!


İnsanlar kendisine “ne düşünüyorsun” diye soran sosyal mecralar,

“ne bulayım, ne satın almak istiyorsun, ne yersin” diyen arama motorlarına zihnini daha çok kaptırınca, haliyle insan insanla konuşmayı önce azalttı,

sonra bıraktı ve sanırım en acısı da bir başkasının değil de bizzat insanın kendi kendisini bu şekilde terk edişi oldu.


Hiçbir çağda görülmemiş bir yalnızlık konçertosu eşliğinde, beyhude bir halde

insan artık kendisini oynatan fakat gözle görülmeyen ama varlığı kati olan, dijital ipler ne şekilde isterse o figürlerle dans etmeye "yaşıyoruz bu hayatı" şeklinde boş nidalarla başladı ve devam ediyor.

Bakalım, sonu(muz) hayır olsun, muhabbetle.



645 görüntüleme0 yorum
bottom of page