İranlı şair Sadi Şirazi ne güzel söylemiş;
“2 şey hayatınızı karartabilir, susacakken konuşmak ve konuşacakken susmak.” Kendisine katılıyor ve ekliyorum, hayatımıza bizim davet ettiğimiz ve bizim hayatlarına dahil olduğumuz insanlara karşı çok dikkatli olmak gerekiyor; kıymet verecekken hoyratça davrandıklarımız ve aslında görmezden gelmemiz gerekirken başımıza taç ettiklerimizden ötürü de hayatımız kararabilir. İnsan cesaret göstermekle, cesur olmayı bazen birbirine karıştırabiliyor. Mesela siz kendinizin “ne kadar” cesur biri olduğunuzu düşünüyorsunuz? Çok yüksek bir tepeden denize atlayabilecek kadar yada yanan ateşe elinizi 5-10 saniye tutabilecek kadar mı? Sizin için cesurluğun tanımı bu değildir sanıyorum. Şahsen bana göre cesur olmak, cüret göstermek, bir konuda veya bir alanda öne çıkmak hiç değil. Cesur olmak, karar almak ve aldığın kararları bütün “rağmenlere” karşın uygulayabilmektir. Sevdiğimiz, hatta aşık olduğumuz birine bunu açıklamak da oldukça cesur bir davranış, daha önemlisi büyük bir içtenlik ve dürüstlük göstergesidir. Ama daha cesurca olan, yaşam çemberinizde akrabanız, arkadaşınız ya da başka bir tanımla yer alan ve aslında görmeye-görüşmeye mecbur olmasanız hiç sevmediğiniz, davranışlarını onaylamadığımız biri oldukları için hemen üzerini çizerim diye zihninizden geçirdiğiniz insanların karşında durup; “ben sizi sevmiyorum, hayatımda istemiyorum” diyebilmeniz bana göre birçok seni seviyorum diyişten daha cesurca bir tavırdır.
Peki konuya insan üzerinden bakmayalım. Size göre tabiattaki en cesur hayvanın hangisi olduğunu düşünüyorsunuz? Aslan, kaplan, leopar yada ayı mı? Yoksa timsahlar veya köpekbalıkları mı? Kartal yada Şahin hepsinden daha cesur olabilir mi? Peki bu cesur hayvan, öyle çok fazla anlatılara, hikayelere hatta çocuklara anlatılan masallara dahi konu olmayan, hatta bir çizgi filmde bile pek resmedilmeyen bir başka hayvan olabilir mi acaba? Mesela Salyangoz olabilir mi? Evet, sizce bir Salyangoz’dan gerçekten büyük bir cesurluk sembolü yaratılabilir mi? Zor mu diyorsunuz yada olmaz mı diyorsunuz? Sesi bile çıkmayan, ki kesin çıkıyordur sesi ama insanın işitebileceği bir düzeyde ses çıkartmadığından Salyangoz cesurluk yarışında baştan mı kaybediyor? Eğer böyle düşünüyorsanız yağmur sonrası göreceğiniz ilk Salyangoz’a daha dikkatli bakmanızı öneriyorum. İlk kez gördüğümde ben de çok şaşırmıştım. Düşen yağmur damlalarının toprakta yarattığı titreşim, köstebekler gibi diğer avcı türlerin hareketinde oluşan titreşimlere benzer. Bunu algılayan salyangozlar kaçmak için yağmurdan hemen sonra toprağın üstüne çıkarlar. Yaşam süresi farklı coğrafi koşullara göre 5-25 yıl aralığı olarak kabul edilen Salyangozlar, vücutlarında bol miktarda su bulunduğu için çok soğuk havalarda donarlar. Çok sıcak havalarda ise su kaybederek kuruyabilirler. Geçtikleri yerlerde iz bırakmalarını sağlayan parlak renkli sümüksü bir sıvı üretirler. Kabuklarıyla gövdelerinin arasındaki kurumuş sümüksü sıvı, vücutlarındaki nemi kaybetmemelerini sağlar. Doğada kabuğu çatladığı zaman kendi kendini yenileme özelliğine sahip olan tek canlı yine Salyangoz’dur. Mutlaka kabuğunu terk etmiş bir Salyangoz görmüşsünüzdür. Sizce kabuğu çatladığında, kabuğun yenileneceğini biliyor ve bu bilgiyi bildiği için de kabuğunu terk ediyor olabilir mi? Kesinlikle olamaz, yapılan hiçbir bilimsel açıklama buna işaret etmiyor. Peki Salyangoz’un bunu iç güdüsel olarak yaptığını düşünecek olursak onda bu güdülenmeyi yaratan şey nedir? Konunun biyolojik ve hayvanlarla ilgili taraflarını burada bırakalım ve yeniden kendimize dönelim. Bir Salyangoz iç güdüsel olarak onu koruyan, hatta daha doğru bir tabirle kendisine uzun yıllar bir koruma alanı sağlayan, “ev” olan bir kabuğu tek bir çatlama ile terk edebiliyorken, adı insan olan, milyarlarca olasılık üzerine düşünme yetisine sahip bir varlık, nasıl oluyor da hayatını çevreleyen birçok insan ve konu yüzünden defalarca incitilmesine, kırılmasına, horlanmasına, yok sayılmasına, hatta bazen tehdit görmesine ve sürekli mutsuz edilmesine rağmen ısrarla bulunduğu çemberi yani sosyal evini terk edecek kadar cesur olamıyor? Şimdi son soru geliyor; kabuğunu terk eden salyangoz mu daha cesur yada sadece sahibi olduklarından veya ait olduğunu düşündüğün topluluklardan güç aldığını zannederek hayatta yol alacağını düşünen insan mı daha cesur? Yanıtı kendinize verin, zaten hayat uzun vadede hafifleyenin, arınanın, bunları gerçekleştirmek için cesurca kararlar alıp uygulayabilen insanların daha avantajlı bir konuma geçtiklerini size mutlaka farklı örneklere ruhunuza fısıldayarak yada kafanıza vura vura öğretecektir. Temennim, bunu öğrenirken ruhunuza fısıldaması ve bu tatlı fısıldamayı beklerken çok zaman kaybetmemiş olmanız, çünkü insan bazı zararları telafi ediyor, geri alabiliyor da, boşa akıp giden zamanı asla geri alamıyor.

Comentários