top of page

“Muamma”

Serhat Kaya

İnsanlar insanlar, yığın yığın üstüneler. Her yer insan. Kimi arkadaş kimi dost, aslında büyük bir kısmı tanıdık ama kaçına çok yakınız, kaçıyla can ciğer, işte orası muamma.


Kocaman bir telaş bulutu kaplamış sanki etrafımızı, son zil çalmadan “yaşadım ben” deme hevesiyle yol almaya çalışıyoruz aslında. Küçük bir çocukken yağmur yağınca hep düşünürdüm; acaba durursam mı çok ıslanırım, yoksa koşarsam mı diye. Ne kadar aptalca değil mi? İnsanın varacağı yer belliyse, koşarsa daha az ıslanır, bunu bilemeyecek ne var ki. Ama hayat öyle değil, üstümüze sürekli farklı farklı olgulardan oluşan konular ve farklı durumlar yağmur misali yağıyor. Öfkeler, hesaplaşmalar, entrikalar, mücadeleler, kaygılar, korkular daha neler neler… Buradaki en büyük sorunumuz ne yağanlar ne de yağış anının şiddeti değil. Asıl sorun nereye varmak istediğimizi bilmeyişimizlerimiz. Hadi hepten toprak atmayalım üstümüze, bilmiyoruz demesekte emin olamayışlarımız diyelim. Evet, majör sorunlarımızdan bir tanesi de budur; birçok konuda “emin değiliz”. Ne kadar daha nefes almayı sürdüreceğimizi bilemeyişimizin üzerine bir de bu geçecek zaman zarfında “ne yada neler yaparsak” daha iyi hissedeceğiz sorusu, yanıt bulunması gereken öncelikli ve önemli sorumuz gibi görünüyor. İnsan başına gelen olaylardan, yaşadığı iyi ve kötü tecrübelerden hep ders çıkartıyor. Sonra bu çıkarttığı derslere hakkını vererek çalışıyor mu, bak ikinci bir muamma daha çıktı karşımıza.


Hayatlarımızdaki çok az şey yaptığımız belirli planlar dahilinde aksamadan ilerliyor, birkaç özel gün, bazı girişimlerimiz, çeşitli saf niyetlerimiz vs vs. Bunlar dışında kalan neredeyse her şey hep pamuk ipliğine bağlı. Oysa gemileri iskelede tutan kalın halatlar gibisinden sağlam gerekçelere daha çok ihtiyacımız var hayat limanında rıhtımdan kopmadan durabilmek için. Geçmişe dönüp bakınca şahsen çokça akıntıya kürek çekmişliğim var, bazıları insanlar için, bazıları o günün dönemsel meseleleri için, bazıları sevdalar, bazıları ise budalaca sırf “ben haklıydım” demeler için. Peki elimde ne var? Var muhakkak bir şeyler elbette ama gösterdiğim tüm çabaların karşılığında iyi ki yapmışım dedirtmeye yetiyor mu, ruhumu tatmin ediyor mu? Hadi hepsi bir tarafa dün yaptıklarım, bugün bana kendimi iyi hissettirmeye yetiyor mu derseniz, bakın o da bir muamma.


Ne çok belirsiz halin kesişim kümesindeki, kümeye etkili ama kendine etkisiz olan elemanlar gibi duruyoruz görüyor musunuz? Peki daha ne kadar böyle duracağız? Bir dolu şey uğruna inat etmiş ve bu manasızca inat edişlerimiz uğruna çokça insan kırmış, üzerlerini çizmiş, onları göz göre göre kaybetmişizdir. Asıl üzeri çizilecekler ise hala bizimleler. Belki çok yakınlarımızda değiller ama bir yerlerdeler ve bize bakıyorlar. Peki ne kazanmak uğruna verildi bu kaybetmememiz gereken insanları kaybedişlerimiz? Ey sevgili okur, bozulma ama al sana bir muamma daha!


Yeniden başlamak istiyor insan, ilkokula giderken okulun ilk günlerinde hiçbir sayfası kıvrılmamış, kırışmamış türden sıraların üstünde duran hatasız ve boş sayfalarla dolu defterlere dönüşsün istiyor hayatının geri kalanı. Çünkü öyle olursa dün sabaha göre çok daha büyük bir iştahla başlarım yeni güne, daha iyi yaşarım ömür zamanlarımı, hakkını veririm diyor kendi kendine ve bir ikinci şans istiyor hayatı daha anlamlı yaşamak için, tabii bunu ona kim verecekse artık. En çokta bağışlanmak istiyorsun, kırdığın, döktüğün, saçmaladığını düşündüğün her şeyde sana yardım ve yataklık eden üfürükten tayyare misali olsa da geçerli saydığın nedenlere sarılarak vicdanen beraat etmek istiyorsun. Kendisine o güne dek hiç olmadığı kadar sıkı sıkıya sarılıp güç almak, aldığın güçle tekrar hayatın karşısına dikilmek istiyor insan. Oysa ruhunun dizleri adı dün olan zamanlarda düşüp kalkarken aldığı yara izleriyle dolu. Bu yaraların kimi hala kanıyor kimi yarım yamalak kabuk bağlamış ve daha kötüsü alabileceği en ufak yeni bir darbeyle tekrar kanayarak açılmaya çok müsaittir bu eski yaralar. Hadi diyelim ki oldu, yeni, yepyeni bir bilinç tasarladı insan kendi kendisine. “3,2,1 ve kayıt” dedi ve birçok şeye yeniden başladı. Yaşanmışlıklarından çıkarttığı derslere bu kez çalışmış olarak yeni bir yaşama formu oluşturabilecek mi dersiniz? Yada bir dolu kaygısından arınabilecek mi? Gönlünün karanlık odalarına bir daha hiç geri dönmemek adına sağlam çıkış planları yapabilecek mi? Hem de yarını daha iyi kotaracağım gibi yeni bir iddia ile? Daha da önemlisi tüm bu gayret, telaş ve elde edilecek bir ikinci şans düne dair neyi yada neleri değiştirecek? Çünkü insanın sorunu, içinde neler olabileceğini asla bilemeyeceği ve beraberinde birçok yeni ve güzel şansı kendiliğinden sunan yarınlarla değil, bilakis aslında asla geri dönemeyeceğini bilse de daima dünlerinde ve takılıp kaldığı hatalarında. Bak döküldü mü yine zihinlerimizin çekmeceleri ortalık yere. Yooook, bundan sonrasına bu konuya dair kelam biter bende. Artık herkes kendi başına. Ama değişen bir şey yok, evet herkes tek başına, zaten her zaman öyle değil mi? Bu andan itibaren kim kazanacak oyunu? Oyunu iyi oynayan mı, oyuna devam etmekte ısrar edip yenile yenile yenmesini öğrenmeye çok istekli olanlarımız mı? Yoksa kazanmak ve kaybetmekten başka hiçbir vaadi olmayan böyle bir masaya hiç oturmayan mı kazanacak? Gördün mü bak yine o sonuca vardık, al sana bir muamma daha. Ben senin kullandığın bu arabada olsun olsun en fazla yan koltuktayım, direksiyonda olan sensin, herkesin kendi hayat otomobilinde olması gerektiği gibi. Bak işte bu bir muamma değil, hakikat! Hadi o zaman, yolun açık olsun, keyifli yolculuklar.



45 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


© 2012 - 2025 Tüm hakları saklıdır.

bottom of page